Fotoğrafta sol eldeki ojeye dikkat, ilk ojesini sürdü dün.
Dün yani ayın 23 ünde tam 23 aylık oldun ve ben iki yaşına sadece bir ay kaldığına hala i-na-na-mı-yo-rum!
Bu ay mektubunun konusunu seçmek için yine kara kara düşünüyorum dünden beri. Artık çok rahat konuşup kendini ifade edebildiğin için (hoş babanla benden başka kimse anlamıyor ama) iki yaş krizlerini fazla zorlanmadan geçirebiliyoruz. Tabi bazen saç baş yolduracak haller de olmuyor değil. Mesela bir keresinde tam iki saat boyunca dışarı çıkalım diye dil döktüm, bu sürede iki kez üzerimi giyinip soyundum, seni bir türlü ikna edemedim. Babanın tavsiye ettiği yakala-giydir-çıkar döngüsünü de bir türlü gerçekleştiremedim. En sonunda pes edip biraz soluklanmak için seni beşiğine koydum ve ardından anne dışarı gidelim diye ağlamaya başladın. Ne yazık ki ağlamana göz yumdum çünkü ne sabrım ne enerjim kalmıştı dışarı çıkacak.
Bir başka sefer de, hatırlamadığım bir sebepten ötürü ağlıyordun ancak gözünden yaş akmasını istemiyordun. Sen ağlıyorsun yaşlar akıyor, yaşları parmağınla gösterip, akıyor diye yine ağlıyorsun. Tam bir kısır döngü. Yaşları sile sile öpe koklaya sakinleştirdim seni.
Son zamanlarda ise uykuyla başımız dertte. Bir insan evladı nasıl 14 saat boyunca full hareketle hiç yorulmadan durabilir. Bu ay içinde gündüz uyumadığın o kadar çok gün oldu ki, galiba artık bırakacaksın ancak çok yorulduğun zamanlar uyuyacaksın gibime geliyor. Öğle uykusu saatinde uyku aşamasına getiriyorum seni ama tık yok. Uyku nereye gitti diyorum sana, attaya diye cevap veriyorsun gülerek.
Eskiden gündüz uyumadığın zamanlar oluyordu ve akşam erken yatıyordun. Şimdi ise erken yatma diye bir durum kalmadı, aynı saat veya daha geç yatıp yine aynı saatte uyanıyorsun. Bu gün de benzer inatlaşmayı yaşadık ve beş buçukta, sabah kafanı çarptığında oluşan şişliğin acıdığını söyleyerek ağlaya ağlaya uyudun. Ne yapsam ne desem nasıl davransam kendi bildiğini okumaya kararlısın.
Ancak tabi ki seni her halinle çok seviyorum
Annen
Amsterdam
No comments:
Post a Comment